– Aslı Çiftçi için…
Sen uyurken yüzünü izliyorum; gözlerini, gözlerinin etrafında yeni oluşan gülücük izlerini. Hep gülücük değil çizgilerin kaynağı elbet, ama dün geceki keyifli kahkahalarından sonra hayat hep gülümsemekle eş gibi geliyor. Bundan sonra gözlerimizin etrafındaki her çizgi gözyaşından çok kahkaha barındırsın, her çizgide, güneş ışığı gölgenin serinliğine ağır bassın, hayat bizim gibi aşka düşenlere hep iyi davransın istiyorum.
Uykunda bile nefes alışın bana umut veriyor; uzun süredir kaybettiğim çocukluk arkadaşımı bulmuş gibi neşeleniyorum senin usul soluklarınla. Belli belirsiz bir hareket olsa da göğsünde, nefesini arada çıkan mırıltılar haricinde duyamasam da, içim coşkuyla doluyor. Senin dudaklarından çıkan her ses gibi, nefesin de benim yaşama sevincim artık.
Uykunun arasında sırtını dönüyorsun bana usulca. Yüzünü özlüyorum ve hatta alınıyorum biraz, uykuda olduğunu bilsem de. Bana hiç sırtını dönme istiyorum; uykuda bile beni sayıkla, yüzümü yüzünden ayırma, yatakta beni ara uykunun arasında bile. Çocukların uyku oyuncakları gibi olayım senin için; elini sürmeden, kokumu almadan huzurla uykuya dalamadığın vazgeçilmezin olayım. Oysa sırtını, enseni, saçlarını da çok seviyorum ben senin. Ense traşını, kocaman omuzlarını, dalgalı kısacık saçlarını ne kadar kısa sürede benimsediğime ben bile şaşırıyorum. Yine de yüz dönünce sen bana, umudum tükeniyor, uykuya küsüyorum, kalkma zamanı diyorum içimden.
Seni uyandırmaktan korkarak kalkıyorum yataktan. Senin odan, benim mabedim artık; ona yaraşır bir sakinlik var üzerimde. Sessizce mutfağa gidiyorum, kahveni hazırlamak için. Mutfağın yan sokağa bakan küçük penceresinden içeriye sızan gün ışığı gözümü kamaştırmaya yetiyor. Gözlerim yarı kısık, kahve makinasının önünde öylece duruyorum. Kafam makinanın heybetinden allak bullak oluyor, nereden başlayacağımı bilemiyorum. El yordamı bir işe yaramıyor, kendimi çaresiz, beceriksizce makinayı kurcalarken buluyorum. Kurcalamak da işe yaramıyor, gerçekten beceremiyorum, yatağına, senin sıcağına geri dönüyorum.
Usulca uzanırken yanına, “Günaydın” diyorsun. Yüzündeki mahmur gülümseme içimi açıyor, nefesim göğsüme sığmıyor, odaya bahar geliyor; uyanıyorum.