– Bahar Cezzar, Tuğba Işıker ve Duygu Şener için…
“Baharın gelişinde bir telaş var bu sene. Açan çiçeklerde, uçan kuşlarda… Yetişecek yerleri olanlar insanlar değil miydi?”
Böyle konuştuğunda, o çopur yüzlü, kısa boylu adam, benim gözümde dünyanın en yakışıklısına dönüşüyordu. Neden hala onu terk etmediğimi soranlara verecek cevabım bu yüzden yoktu; onunla birlikte görünmekten ara sıra utansam da, her fırsatta bana okuduğu şiirlere, anlattığı benzersiz hikayelere, birbiri ardına eklediği şefkatli ve iyimser konuşmalarına bir türlü doyamıyordum. Tadına doyamadığım bu sohbetlerin ve hikayelerin yüzü suyu hürmetine de ona bir türlü veda edemiyordum.
O, hıdrellez üzerine yeni okuduğu bir kitabı anlatmaya devam ederken, benim tek düşünebildiğim artık benimle evlenmek isteyen biriyle birlikte olmam gerektiğiydi. 33 yaşına gelmiştim ve artık daha fazla beklemeye sabrım kalmamıştı. Her akşam annemin suratında gördüğüm o meraklı bakışlara ve neredeyse her hafta tekrarlanan “ciddi misiniz?” sorularına cevap verememek, zaten daracık gelen hayatımı daha da çekilmez hale getiriyordu.
“Lafta kalmasa bahar,
Hemen gelse.
Deniz kokusuyla,
Çimen yeşiliyle
Ve çocuk çığlıklarıyla..
Yüzünü görsem ilk çiğde,
İçime işlese…”
Sesi, yüzü gibi değildi; yumuşacık, kadife gibi pürüzsüz ve davetkar. Çay bahçesinin oynak masasında bana doğru eğilerek fısıldıyordu ve ben içime yayılan serinliğin keyfiyle sesinin içinde kayboluyordum. Uzanıp elini tutmak istedim. Elim, masada ürkekçe kıpırdandı, sonra hiç elimi tutmadığını hatırlayıp korktum. Altı aydır beraber olmamıza rağmen hiç elimi tutmamış, akşamları vedalaşırken yanağımdan dahi öpmemişti. Daha önce iki erkek arkadaşım da ilk günden tüm vücudumu keşfetmek için ısrarla çabalamışken, o, hep sakin ve mesafeli idi. Sadece gözlerine bakmaya devam ettim; beni istemesini, elimi tutmasını umarak. O, sadece fısıldıyordu:
“Gittiğine üzülmem
Zerre kadar canım yanmaz
Beni almadığına üzülürüm tek
Hatrım kalır yanında yar…”
Sustu. Yüzüme uzandı sonra, elleri o an kıpkırmızı kesilen yanaklarımı okşadı. Utanmakla heyecanlanmak kardeşti demek. Ne diyeceğimi bilemez halde, yüzünü izledim. O’nun için kalbimin bu kadar hızlı çarpacağına, içimde fırtınalar kopacağına inanmazdım, bundandı sanırım şaşkınlığım. Mutlulukla heyecan bir olmuş, nefesimi kesmişken yeniden dudakları aralandı:
“Biz evlenelim” dedi.